GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasında 2019/276289 ihale kayıtlı numaralı şoförlü-yakıtlı ve iş makinesi kiralama hizmeti alım sözleşmesi imzalandığını, bahse konu sözleşme uyarınca şartnameler kapsamında belirlenen araçları şoförlü olarak davalı idareye kiraladığını, davalı idarenin de sözleşme uyarınca müvekkiline hizmet bedeli ödediğini, müvekkili şirketin sözleşme uyarınca işçi maaşlarını SGK primlerini ödediğini, asgari ücrette meydana gelen artış doğrultusunda müvekkili şirketin işçi maaşlarına zam yaptığı ve ödemelerini ona göre gerçekleştirdiğini, bu ödemeler neticesinde müvekkili şirketin fiyat farkı alacağının doğduğunu, 4857 sayılı İş Kanunu'na göre davalı idarenin asıl işveren müvekkili şirketin ise alt işveren olması sebebiyle asgari ücretten doğacak zam-fiyat farklarından tarafların birlikte mesul olmaları gerektiğini, bu hususla alakalı olarak davalı idareye işçilik ile ilgili fiyat farkının hakedişlere yansıtılmasına ilişkin 2 kez talepte bulunulduğunu, davalı idare tarafından bu taleplere olumsuz yanıt verildiğini, 4857 sayılı İş Kanunu 2/8 fıkrasına göre asıl işverenin alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverin ile birlikte sorumlu olduğunu, asgari ücret kanundan doğan bir düzenleme olduğundan davalı idarenin asgari ücretten doğan fark alacağının müvekkili şirkete ödemesi gerektiğini, sözleşme uyarınca işçilerin maaş katsayıları hesaplanacak ücretin altında çalıştırılmasının mümkün olmadığını, işçilere yapılacak zamların doğrudan işçilerin hesaplarına yatırılacağını, müvekkili şirketin bundan bir kazancının olmadığını, hakediş raporunun şartlı imzalandığını, hizmet sözleşmesinin mahiyeti itibariyle ticari bir iş olması nedeniyle önce arabuluculuğa başvurulduğu ancak bir sonuca varılamadığı ve uzlaşamama tutanağı düzenlendiğini belirterek fiyat farkı alacağının fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL'sinin işleyecek avans faizi davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; söz konusu ihale ile ilgili olarak idarenin gerçekleştirdiği iş ve işlemlerin yerinde olduğunu, Kamu İhale Genel Tebliğinin 81.1 maddesinde, fiyat farkının, ihale tarihi itibariyle geçerli olan brüt asgari ücret ile işin gerçekleştirildiği tarihte geçerli olan brüt asgari ücret dikkate alınarak hesaplanacağını, bu çerçevede personel çalıştırılmasına davalı hizmet alımı ihalelerinin idari şartname ve sözleşme şartlarında, fiyat farkının hesaplanacağının belirtilmesinin zorunlu olduğu hükmünün yer aldığını, davacı firma ile müvekkili kurum arasında 26/08/2019 tarihinde imzalanan hizmet alımına ait sözleşmenin içeriğinde, fiyat farkı, ödenmesi ve hesaplanması şartlarının düzenlendiği 14. Maddesinde yüklenicinin gerek sözleşme süresi ve gerekse uzatılan süre içinde sözleşmenin tamamen fasına kadar vergi, resmi harç ve benzeri mali yükümlülüklerde artışa gidilmesi veya yeni yükümlülüklerin ihdası gibi nedenlerle fiyat farkı verilmesi talebinde bulunamayacağını, sözleşme kapsamında yapılacak işler için fiyat farkı hesaplanmayacağı, ancak mücbir sebepler ve idareden kaynaklanan nedenlerle işin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde yürürlükte bulunan fiyat farkına ilişkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacağını, sözleşmede yer alan fiyat farkına ilişkin esas ve usullerde sözleşme imzalandıktan sonra değişiklik yapılamayacağını, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihale edilen hizmet alımlarında uygulanacak fiyat farkına ilişkin 31/08/2013 tarih ve 2013/5215 sayılı kararın 7 maddesinde bu esaslara tabi hizmet alımı ihalelerinde fiyat farkı uygulanabilmesi için söz konusu işlerin ihalelerine ilişkin idari şartname ve sözleşmelerde bu esaslara göre fiyat farkı hesaplanacağının belirtilmiş olması gerektiğini, sözleşmelerde yer alan fiyat farkına ilişkin usul ve esaslarda sözleşme imzalandıktan sonra değişiklik yapılamayacağını, bu sözleşme hükümleri karşısında fiyat farkı ödenmesinin söz konusu olamayacağını, sözleşme hükümleri karşısında fiyat farkı ödenmesinin söz konusu olamayacağını, sözleşmede eski asgari ücretle yeni asgari ücret arasındaki fark ödenir hükmünün olmadığını, şartname ve tacir sayılan taraflar arasında imzalanan sözleşmenin eki bu şartname hükmünü geçersiz kılacak bir husus bulunmadığından davacının talebinin yerinde olmadığını, bu itibarla açıklanan hizmet alımına ait sözleşmenin ilgili maddelerinde ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihale edilen hizmet alımlarında uygulanacak fiyat farkına ilişkin esasların düzenlendiğini 7-(1) de belirtildiği üzere firma ile kurum arasında yapılan sözleşmede taahhüt edilen fiyatlarda herhangi bir fiyat farkı uygulanmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:

İlk derece mahkemesince; "...Davanın KABULÜ ile; 787.164,16 TL'nin 1.000,00 TL'sine dava tarihinden 786.164,16 TL'sine ıslah tarihi olan 28/04/2022 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,..." şeklinde hüküm kurulmuştur.

İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hizmet alımına ait sözleşme ve ihale dokümanlarında davacı Sarılar İnşaat ve Elektronik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin taahhüt ettiği şekilde herhangi bir fiyat farkı uygulanması olmadan hak ediş ödemelerinin yapılmış olduğunu, davacı firmanın talep etiği ek fiyat farkı ödenmesinin mevzuata aykırı olduğunu, iş programının yüklenici tarafından işin süresi ve varsa iş kısımlarına ait bitirme tarihleri ile yıllık ödeme miktarları esas alınarak sözleşme sonrası hazırlandığını, hak ediş ödemelerini etkileyen önemli bir unsur olan fiyat farkının, imalatın iş programına uygunluğuna göre hesaplandığını ve söz konusu hesaplamaya göre yüklenici lehine ve aleyhine durumların ortaya çıkabildiğini, Mahkemenin aksi görüşte olduğu taktirde, bedelin 07/04/2021 tarihli raporda 310.372,20-TL olarak bağımsız denetçi tarafından hesaplandığını, bu raporda da 2020 yılında ki asgari ücretin esas alındığını, oysa ikinci raporda yine 2020 yılına ait fahiş değer çıktığını, bu sebeple bilirkişi tarafından hesaplanan bedelin fahiş bedel olduğunu, çelişkinin giderilmesi için ek rapor alındığı fakat açıklayıcı bir rapor gelmediğini, ayrıca bizzat dava dilekçesinde, hak edişe şerh düşüyorum şeklinde ifadenin söz konusu olduğunu, bu raporun 31.01.2020 tarihli olduğunu, bu durumda söz konusu hakkedişlerin 2019 yılına ait olduğunu, bu taktirde 2019 yılına ait asgari ücret bedellerinin dikkate alınması gerektiğini, bu nedenle de fahiş olan hesaplanan bedele itiraz ettiklerini, bu bedelden hüküm kurulursa sebepsiz zenginleşme sonucu, kamu zararının oluşacağını belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.

Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçelerinde ve dosyaya sundukları diğer tüm beyanlarda ayrıntılı biçimde izah ettikleri üzere ilk derece mahkemesince karara bağlanan alacağın fiyat farkı alacağı değil 4857 sayılı İş Kanunu'na göre davalı İdarenin asıl işveren, davacı şirketin ise alt işveren olması sebebiyle asgari ücretten doğacak zam farkına ilişkin olduğunu, sözleşme kapsamında çalışanların yaptıkları işe göre farklı oranlarda brüt asgari ücretin yüzdesi kadar fazla çalışan maaşlarına yansıtıldığını, öte yandan davalının, kurulan karar neticesinde davacı şirketin sebepsiz zenginleşeceği yönündeki istinaf gerekçesinin hukuki mesnetten tümüyle uzak olduğunu, davacı şirketin sözleşme uyarınca işçi maaşlarını ve SGK primlerini ödediğini, asgari ücrette meydana geliş artış doğrultusunda davacı şirketin işçi maaşlarına zam yaptığını ve ödemelerini ona göre gerçekleştirdiğini, 4857 sayılı İş Kanunu'na göre davalı İdarenin asıl işveren, davacı şirketin ise alt işveren olması sebebiyle asgari ücretten doğacak zam-fiyat farklarından tarafların birlikte mesul olmaları gerektiğinin açık olduğunu davacının sebepsiz zenginleşmesinden asla bahsedilemeyeceğini

belirterek; haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER:Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 12/10/2022 tarih, 2020/505 Esas - 2022/463

Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava asgari ücret fiyat farkından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusu yapılmıştır.

İnceleme; 6100 sayılı HMK.'nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.

Dosyanın incelenmesinde; Taraflar arasında 01.09.2019-31.08.2021 tarihleri arasını kapsar şekilde 2019/276289 ihale kayıtlı numaralı şoförlü - yakıtlı ve iş makinesi kiralama hizmeti alım sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin eki mahiyetinde olan teknik şartnamenin “Sürücülü Hizmet Araçlarına Ödenecek Şoför Ücreti Listesi”ne göre sürücülere ödenecek ücretin araç cinsine göre brüt asgari ücretin %45-%88 aralığında belirlendiği, sözleşmenin14. maddesinde fiyat farkı ödenmeyeceğinin düzenlendiği, davacının davalı kurumdan asgari ücretteki değişiklik nedeniyle fiyat farkı talep ettiği, talebin kabul edilmemesi üzerine eldeki davanın açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiği, davalı tarafın istinaf yasa yoluna başvurduğu görülmüştür.

Davacının; davalının açtığı ihale sonucu yapılan sözleşme ile 01.09.2019-31.08.2021 tarihleri arasında şoförlü - yakıtlı ve iş makinesi kiralama hizmeti alım sözleşmesi kapsamında hizmet verdiği uyuşmazlık konusu değildir.

Taraflar arasında yapılan 2019 yılına ait Hizmet Alımları Tip Sözleşmesinin 14.1-2 maddesinde “Fiyat farkı verilmeyecektir” hükmü vardır. Anayasamızın 48 maddesi ve BK. 19 maddesi gereğince akit serbestisi vardır. Yasada belirlenen sınırlamalar içinde kalmak koşulu ile taraflar istedikleri konularda, istediği koşullarda sözleşme yapabilirler. Bu sözleşme koşulları tarafları bağlar. Somut uyuşmazlıkta yukarıda belirtilen sözleşme hükmü de tarafları bağlayıcıdır. Kural olarak davacı sözleşmenin bu hükmü karşısında asgari ücret artışı adı altında talepte bulunamaz. Ne var ki 31.12.2002 tarihli resmi gazetede yayınlanan 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihalesi yapılacak olan hizmet alımlarına ilişkin fiyat fark talebinde uygulanacak esaslara dair Bakanlar Kurulu Kararnamesinin 8. maddesi “… İhale konusu Hizmetin gerçekleştirilmesi için çalıştırılacak 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Tabi Personelleri Sayısı ve günlük çalışma saatinin belirtilmesi kaydıyla Asgari Ücret tespit komisyonlarınca ihale tarihinde tarım dışında ve 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş olan asgari ücretin artması halinde, eski ve yeni asgari ücretler arasındaki fark, ayrıca bu farktan doğan ve işverence karşılanması gereken Sosyal Sigorta primleri ile sigorta primi alt sınır artışından kaynaklanan fark ve bu farklara ait işsizlik ödeneği bu esasların 7. maddesi uygulanmaksızın yükleniciye ödenir” hükmünü getirmiştir. Kararnamenin bu hükmü karşısında davacı asgari ücret artışından kaynaklanan farkı talep edilebileceğinden (Yargıtay nin 2014/43882 esas 2015/37434 karar sayılı ilamı, Yargıtay nin 2009/11503 esas 2009/12288 karar sayılı ilamı) ve Yargıtay nin 2021/2759 esas 2022/3117 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; asgari ücretin kamu düzenine ilişkin olduğu, işçiye asgari ücretten az ücret ödenmesi halinde devlet kamu gücünü kullanarak ücretin asgari ücret seviyesine çıkartılmasını sağlamasının gerektiği, tarafı kim olursa olsun sözleşmelerde asgari ücret fiyat farkı ödenmesinin önüne geçen hükümler konulması veya birtakım gerekçelerle bunun önüne geçmeye çalışılması asgari ücretin kamu düzeni niteliğiyle bağdaşmadığı yönündeki görüşü de nazara alındığında mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi isabetlidir. Ayrıca dosyaya alınan 07.04.2021 tarihli raporun taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alınmadan hesaplandığı, dosyaya daha sonradan alınan 17.03.2022 tarihli asıl, 13.07.2022 tarihli raporlardaki hesaplamaların sözleşme hükümlerine ve 4734 sayılı yasaya uygun bir şekilde yapıldığı, asgari ücret artışının 2020 yılında olduğu dikkate alındığı anlaşıldığından hükme esas alınması da isabetlidir.

(Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesinin 2023/67 Esas 2024/458 Numaralı Kararı)