GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
1- 417 sayılı Ek İlamın 2. maddesiyle; ... 1. Aşama Hafif Raylı Sistem İşletmesine ait sözleşmeden doğan Büyükşehir Belediye alacaklarının hafif raylı sistem işletmecisi olan ... …’den tahsil edilmediği gerekçesiyle … TL’nin tazminine ilişkin hüküm tesis edilmiştir. {***246 sayılı (Asıl) İlamın 3. maddesiyle de aynı konu hakkında tazmin hükmü verilmiş, bu hükme karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Sayıştay Temyiz Kurulunun 20.12.2017 tarihli ve 43877 tutanak sayılı Kararı (1. maddesi) ile (konunun esasına girilmeden) “sorumlunun yargılamaya esas rapor hakkında Dairedeki yargılama için duruşma talebinde bulunmuş olduğu, sorguya gönderdiği savunmadaki “duruşma taleplidir” ibaresiyle sabit olduğundan; bu talep karşılanmadan Dairece tazmin hükmü kurulması hukuken mümkün görülmediği” gerekçesiyle Daire yargılaması sırasında duruşma talebinde bulunan sorumlunun Dairede dinlenilerek, yapacağı açıklamalar karşında yeni bir hüküm tesis edilmesini teminen hükmün (usulden) BOZULARAK dosyanın ilgili DAİREYE GÖNDERİLMESİNE oy çokluğuyla karar verilmiş, Sayıştay 6. Dairesi ilgili sorumluyu dinledikten sonra da kararında direnerek (ısrar ederek) 417 sayılı Ek İlamın 2. maddesiyle yeniden aynı tutar için işbu tazmin hükmünü vermiştir.***}
Konunun Esası Yönünden İnceleme:
31.12.2012 tarihinde ... Büyükşehir Belediyesi (bundan sonra Belediye olarak adlandırılacak) ve ... … (...) arasında ... 1. Aşama Hafif Raylı Sistem İşletmesine ait sözleşme imzalanmıştır.
5 yıl geçerlilik süresi öngörülen bu sözleşmenin “İşin Bedeli ve Ödenmesi” başlıklı 6. maddesinde:
“Yüklenici ilgili aya ait bilet gelirleri cirosunun % 35’ini (yüzde otuzbeş) (vergi ve yasal kesintiler yapıldıktan sonra) Dış Borç Ödeme Hesabına yatırılması kaydıyla idareye ödeyecektir.
Bundan sonra kalan bilet gelir cirosunun % 65’inden (yüzde altmışbeş), işletme ve yatırım masrafları düşüldükten sonra kalan karın, % 86’sını (yüzde seksenaltı) (vergi ve yasal kesintiler yapıldıktan sonra) idarenin belirtmiş olduğu bir hesaba yatıracaktır.
Ancak bu hesaplamalara göre yatırılacak olan toplam kira bedeli, 2013 yılı için aylık … TL, yıllık ise … TL bedelden aşağı olamaz.
…”
Hükmü,
“Sistem İçerisinde Elde Edilecek Diğer Gelirler” başlıklı 12. maddesinde de:
“…
Yüklenici kiralanabilir alanlar ile ilan ve reklam alanlarından elde edeceği gelirleri de idareye ödenecek % 86’lık payın hesabına dâhil ederek idareye pay verecektir. …”
Hükmü yer almaktadır.
Söz konusu hükümlerden anlaşılacağı üzere; yüklenici şirketin, aylık bilet cirosunun % 35’ini Dış Borç Ödeme Hesabına yatırması, kalan ciroya ilan ve reklam gelirleri gibi sistemden elde edilecek diğer gelirleri eklemesi, elde edilen tutardan sistemin işletme ve yatırım masraflarını indirip kalan tutarın % 86’sını sözleşmede belirtilen sürelerde işletme kirası olarak Belediyeye ödemesi gerekmektedir.
Bu hesaplamalar sonucu artı bakiye oluşmuyorsa dahi; ilgili ay … TL asgari tutarı kira bedeli olarak ödemesi, sözleşmenin amir hükmüdür.
Ancak, ilgili hesaplamalar yapılırken; mezkûr sözleşmenin “İşin Bedeli ve Ödenmesi” başlıklı 6. maddesinde konu edilen ve aylık bilet cirosunun (vergi ve yasal kesintiler yapıldıktan sonra) % 35’i olarak hesaplanarak Dış Borç Ödeme Hesabına yatırılacağı belirtilen meblağlar, ilgili aylarda adı geçen şirket tarafından hem cirodan indirilmiş hem de işletme ve yatırım masraflarına eklenmiştir.
İşte temyizde ihtilafa konu olan husus da bu noktada; yani bilet gelir cirosunun % 35’ini oluşturan Dış Borç Ödeme Hesabına yatırılacak tutarın (sorumlu vekili tarafından sabit kira ödemesi olarak adlandırılan tutarın) İşletme açısından işletme ve yatırım masrafı olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında ortaya çıkmıştır.
Söz konusu ihtilafın çözümü için öncelikle Dış Borç Ödeme Hesabının mahiyetine bakmak gerekecektir ki; 4749 Sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun “Hazine alacaklarının tahsili ve idaresi” başlıklı 11 inci maddesinde:
“Doğal afet halleri nedeniyle getirilecek istisnalar hariç olmak üzere, büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen projeler için Müsteşarlığın garantisi altında sağlanan veya dış borcun ikrazı suretiyle kullandırılan krediler ile Müsteşarlığın garantisi altında uluslararası sermaye piyasalarında gerçekleştirilen tahvil ihraçları çerçevesinde ilgili belediye veya bağlı kuruluşun geri ödeme yükümlülüklerini karşılamak üzere gelirlerinin bir kısmının aktarılması amacıyla, proje uygulayıcı kuruluşun yetkili organlarının kararı ile bir Dış Borç Ödeme Hesabı oluşturulur. Dış Borç Ödeme Hesabı oluşturulmasına ilişkin yetkili organın kararı kesin olup belediye veya bağlı kuruluşun yönetim değişikliği veya başka bir kararı ile iptal edilemez veya gelirleri azaltacak şekilde değiştirilemez. Dış Borç Ödeme Hesabı oluşturulması ve işleyişine ilişkin esas ve usuller bir yönetmelik ile düzenlenir.”
Denilmektedir. Ayrıca Dış Borç Ödeme Hesabı Oluşturulması ve İşleyişine İlişkin Esas ve Usullere Dair Yönetmelik 10.09.2003 tarihli ve 25225 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Gerek Kanun gerekse Yönetmeliğe göre; Dış Borç Ödeme Hesabı, “büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar ile sair yerel yönetim kuruluşları tarafından gerçekleştirilen projeler için Hazine geri ödeme garantisi altında sağlanan veya dış borcun ikrazı suretiyle kullandırılan krediler çerçevesinde ilgili Kuruluşun geri ödeme yükümlülüklerini karşılamak üzere aktaracağı gelirlerinin bir kısmından” oluşmaktadır. (Ek) İlama konu olayda ise Dış Borç Ödeme hesabına aktarılacak tutar; ... Raylı Taşıma Sistemi I. Aşama Kredisine ilişkin T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ile Belediye arasında imzalanan Garanti Protokolünün “Hesabın kaynağı” başlıklı 4.02. maddesi gereğince HRS bilet gelirlerinin (vergi ve yasal kesintiler yapıldıktan sonra) % 35’idir.
Görüleceği üzere; Dış Borç Ödeme Hesabına yatırılacak tutar Hazine geri ödemesini garanti altına almak için zorunlu olarak ayrılan bir karşılık olup; sistemin işletilmesinden kaynaklanan ve işletmenin faaliyetlerini sürdürmek için yapılması gerekli olan (işçilik ve ücret ve giderleri, personel sosyal yardım giderleri, elektrik giderleri, sigorta giderleri, bakım-onarım giderleri, araç yakıt giderleri, taşeron giderleri, kira giderleri, dışarıdan sağlanan fayda ve hizmet giderleri, çeşitli yönetim giderleri, danışmanlık giderleri, vergi resim ve harç giderleri, finansman giderleri ve amortisman giderleri vb. gibi) bir işletme ve yatırım masrafı niteliğinde değildir.
Ayrıca, sözleşmede yer alan formülle zaten (Ek) İlamda adı geçen şirketçe Belediyeye ödenecek (toplam) kira bedeli belirlenecektir. Bu nedenle; Dış Borç Ödeme Hesabına yatırılacak tutarın İşletme için Tekdüzen Hesap Planının 7/B Maliyet Hesapları Bölümü 794 numaralı hesap kodunda yer alan Çeşitli Giderler bölümündeki kira giderleri niteliğinde olduğu ve ayrı bir kira bedeli (sabit kira) olarak ödeneceği gibi bir çıkarımdan söz etmek de mümkün değildir.
Sonuç itibariyle, Dış Borç Ödeme Hesabına yatırılacak tutarın Belediyeye ödenecek karın % 86’lık kısmının hesaplamasına esas alınan HRS sisteminin cirosunu azaltacak (toplamda sistemin işletme ve yatırım giderini arttıracak) şekilde mükerrer olarak sözleşmede yer alan formüle dâhil edilmesi, Belediye aleyhine sonuç doğurmakta ve Belediyeye ödenecek kira bedelini azaltmaktadır.
Sorumluların temyiz dilekçelerinde ısrarla belirttiği yazılı mutabakat adli bir belgenin mevcut olmadığı iddiasına gelince; hesabı inceleyen Denetçi tarafından şirketin işletim gelir ve giderlerini tespiti ve hesaplama yöntemi açısından şirket yetkililerine bir rapor düzenlettirilmiş olup; Denetçi ve şirketin, hesaplama yöntemi konusunda değil; gelir-gider rakamlar konusunda mutabık kaldıkları bu rapordan görülmektedir. Gerek Asıl İlamda gerekse de temyize konu işbu (Ek) İlamda “yazılı mutabakat” ifadesinden kastedilen de budur. Nitekim bu durum, sorumlulara Dairece yazılı olarak da bildirilmiş olup, sorumlularca yazılı mutabakat olarak görülen aslında rapor olduğu anlaşılan söz konusu belgenin, ekindeki bilgilerle sadece gelir-gider rakamlarının tespitinde kullanıldığı ve tazmin hükmünün asıl gerekçesinin olan hesaplama yöntemi olduğu göz önüne alındığında; bu belgenin hukuki geçerliliği konusunda yapılan itirazların da bir önemi kalmamaktadır.
Olayın bu yönüyle, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun “Büyükşehir belediyesinin gelirleri” başlıklı 23 üncü maddesinin (k) fıkrasındaki “büyükşehir belediyesi iktisadî teşebbüslerinin safi hasılatından büyükşehir belediye meclisi tarafından belirlenecek oranda alınan hisseler” niteliğindeki Belediyenin (kira) gelirlerinde azalma olacağından; 5018 sayılı Kanunun 71. maddesine göre kamu zararına sebebiyet verildiği aşikârdır. Dolayısıyla, kurulan tazmin hükmünde konunun esası yönünden hukuka aykırı bir durum yoktur.
(Konunun Esasına Bağlı Olarak) Sorumluluk Yönünden İnceleme:
Belediye iktisadi teşekkülleri; yani belediye şirketlerine (BİT'lere) özel hukuk hükümleri uygulanmakta olup, bu şirketler faaliyetlerini de Türk Ticaret Kanununa tabi olarak yerine getirmektedirler. BİT'ler “özel hukuk tüzel kişileri”dir ve “bağımsız bütçeleri” bulunmaktadır.
Bu bağlamda, Sayıştay yargılaması açısından yukarıda bahsedilen Belediyenin zararı niteliğindeki kamu zararına sebebiyet verenler, aşağıda detaylı olarak inceleneceği üzere Belediyede görevli sorumlulardır. Söz konusu kirayı Belediyeye eksik olarak yatıran Belediyenin şirketi ise ancak ahiz konumundadır.
(Ek) İlamda Üst Yönetici sıfatıyla sorumluluk tevdi edilen Belediye Başkanının sorumluluğuna gelince;
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun “Üst yöneticiler” başlıklı 11 inci maddesinde aynen:
"Bakanlıklarda müsteşar, diğer kamu idarelerinde en üst yönetici, il özel idarelerinde vali ve belediyelerde belediye başkanı üst yöneticidir. Ancak, Millî Savunma Bakanlığında üst yönetici Bakandır. Üst yöneticiler, idarelerinin stratejik planlarının ve bütçelerinin kalkınma planına, yıllık programlara, kurumun stratejik plan ve performans hedefleri ile hizmet gereklerine uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasından, sorumlulukları altındaki kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını sağlamaktan, kayıp ve kötüye kullanımının önlenmesinden, malî yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesi, izlenmesi ve bu Kanunda belirtilen görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinden Bakana; mahallî idarelerde ise meclislerine karşı sorumludurlar. Üst yöneticiler, bu sorumluluğun gereklerini harcama yetkilileri, malî hizmetler birimi ve iç denetçiler aracılığıyla yerine getirirler."
Denilmekte olup, bu kanun maddesi dışında, Sayıştayca yapılan incelemeler sonucunda kamu zararı tespit edildiğinde ve kamu kaynağının verimli, etkin ve ekonomik kullanılmadığı saptandığında, 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde sorumlu tutulacak görevli ve yetkililerin belirlenmesi hususundaki tereddütleri gidermeye yönelik 14.06.2007 tarihli ve 5189/1 karar nolu Sayıştay Genel Kurul Kararının “SORUMLULAR” başlıklı 3 üncü bölümünün 2 nci alt başlığında üst yöneticilerin sorumlulukları incelenmiştir. Buna göre üst yöneticilerin sorumlulukları;
“Üst yöneticiler işlerin gidişatından harcama yetkililerinin ve diğer görevlilerin bilgilendirmeleri ve raporları ile bilgi sahibi olmaktadırlar. Bununla birlikte üst yöneticilerin özel kanunlardan doğan Sayıştaya karşı mali sorumlulukları olabileceği gibi, münferit bir olayda sorumluluklarına hükmedilmeleri de gerekebilir. Bu husus, meselenin Sayıştay yargısında görüşülmesi sırasında hükme bağlanacak bir konudur.
Dolayısıyla bu aşamada bir genelleme yaparak üst yöneticilerin, işlemlerin hukuka uygun olarak yürütülmesinden sorumlu olacakları ya da olmayacakları yönünde bir görüş belirtilmesi uygun bulunmamaktadır.”
Şeklinde karara bağlanmıştır.
Bu açıklamalarla birlikte 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun büyükşehir belediye başkanının görev ve yetkilerini düzenleyen 18 inci maddesinin (a) fıkrasındaki; “Belediye teşkilatının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek, beldenin ve belediyenin hak ve menfaatlerini korumak.” ve (f) fıkrasındaki; “Büyükşehir belediyesinin hak ve menfaatlerini izlemek, alacak ve gelirlerinin tahsilini sağlamak.” (5393 sayılı Belediye Kanununun aynı yöndeki 38 inci madde/a ve fıkraları) hükümleri göz önüne alındığında; ilama konu gelirin tahsiline yönelik sözleşmeyi imzalayan Belediye Başkanına sorumluluk yüklenmesinde mevzuata aykırı bir durum yoktur.
Öte yandan, ilamda Diğer Sorumlu sıfatıyla Ulaşım Planlama ve Raylı Sistemler Dairesi Başkanının sorumluluğu irdelenecek olursa;
Belediye Başkanı, üst yönetici olarak daire başkanlıkları vasıtasıyla görevini ifa ettiğinden; ulaşım hizmetlerini yerine getiren ve bahsi geçen gelirin tahakkuk ettirilmesinde sorumluluğu bulunan Ulaşım Planlama ve Raylı Sistem Dairesi Başkanına sorumluluk yüklenmesi de mevzuata uygundur.
Yapılan Tahsilat Yönünden İnceleme:
Sorumlularca Belediye ile ahiz şirketin mahsuplaşma işlemlerine başladığı ve buna ilişkin ihtar ve ihbarların temyiz dilekçeleri ekinde gönderilmiş olduğu görülmekte; ayrıca, yargılamaya esas rapor ekinde (ilamın infazı mahiyetinde olması hasebiyle) Dairesince dosyasına hıfzedilen ve duruşma sırasında sorumlularca bir kez daha Kurulumuza bildirilen belgelerden; kamu zararına konu tutarın (… TL’nin faiziyle birlikte … TL olarak) 11.06.2020 tarihli ve 0083827 sıra nolu tahsilat makbuzu ile tahsil edildiği ve bu tahsilatın 11.06.2020 tarihli ve 12644 yevmiye numaralı muhasebe işlem fişi ile muhasebeleştirilerek gelir kayıtlarına alındığı görülmektedir.
Bu doğrultuda, kamu zararı tutarının tamamının tahsilat yoluyla giderildiği anlaşılmakla birlikte, söz konusu tahsilat, temyize konu (Ek) İlamın hüküm tarihi olan 02.01.2020 tarihinden sonra gerçekleştirildiğinden ilamın infazı mahiyetinde olan bu hususta Kurulumuzca da yapılacak bir işlem bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar muvacehesinde; sorumluların gerek konunun esası gerekse de sorumluluk yönünden temyiz dilekçelerindeki iddialarının reddedilerek, 417 sayılı Ek İlamın 2. maddesiyle verilen … TL’nin tazminine ilişkin hükmün TASDİKİNE, oy çokluğuyla, 6085 sayılı Kanunun 57 nci maddesi gereği bu Kararın yazılı bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde Sayıştay’da karar düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, karar verildi.
(Sayıştay Temyiz Kurulunun 10.11.2021 tarihli ve 50422 sayılı kararı)
Yorum Bırak