Dava; davacı şirketin Gaziosmanpaşa Üniversitesi Araştırma Hastanesi'nin "120 Kalem Tıbbi Malzeme Alımı" ihalesi uhdesinde kalmasına rağmen, ihale tarihi itibarıyla kesinleşmiş sosyal güvenlik prim borcu olduğu gerekçesiyle kendisiyle sözleşme imzalanmayarak 1 yıl süreyle ihalelere katılmaktan yasaklanmasına ilişkin davalı idarenin 19.07.2006 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan işleminin Ankara 9. İdare Mahkemesi'nin 06.07.2007 tarih ve E:2007/34, K:2007/1001 sayılı kararı ile iptal edilmesi üzerine, uğranıldığı ileri sürülen manevî zarara karşılık 20.000.-TL manevî tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi'nce; 20.000 YTL manevi tazminatın davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesi istenilmekte ise de, verilen yasaklama kararının gerekçesi de göz önüne alındığında olayda idarenin manevi tazminat ile yükümlü tutulabilecek nitelikte ağır bir hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna varıldığından davacının manevi tazminat isteminin yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı şirket tarafından temyiz edilmiştir.

Anayasa'nın 125. maddesinde; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı tazmin etmekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.

Manevî tazminat, kişilik haklarının ihlâli hâlinde meydana gelen eksilmenin, başka türlü giderim yolunun bulunmaması nedeniyle, uğranılan manevi zararın kısmen de olsa telafi edilmesini sağlayan manevî bir tatmin aracıdır.

Tüzel kişilerin kişilik haklarını, saygınlık, ticari itibar, sosyal ilişkiler bakımından sahip olunan değer, diğer kurumlar nezdindeki algılanış, mesleki çevrelerdeki konum, güvenilirlik gibi değerler oluşturmaktadır. Tüzel kişiliğin, saygınlığını yitirmesine, itibar kaybına uğramasına veya amaçlarını gerçekleştirmek bakımından zor duruma düşürülmesine yol açan hukuka aykırı tasarrufların manevi zarara yol açtığı kabul edilerek bu tür zararların tazmini gerektiği kuşkusuzdur.

Tüzel kişiler lehine manevi tazminata hükmedilirken piyasadaki konumları ve ekonomik durumları dikkate alınarak, olay nedeniyle piyasadaki konumlarının ve ticari itibarlarının sarsılması ile orantıyı ifade edecek, işlemin hukuka aykırılığını ortaya koyacak ve hukuka aykırılığı özendirmeyecek bir miktarın belirlenmesi gerekmektedir.

Uyuşmazlıkta, 19.07.2006 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan ve yargı yerince hukuka aykırı bulunarak iptal edilen yasaklama kararının, davacının ticari itibarını zedelediği ve güvenilirliğini azalttığı açıktır.

Bu nedenle, davacı şirketin söz konusu işlem nedeniyle uğradığı manevi zarara karşılık makul bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davanın reddi yönünde verilen temyize konu Mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulü ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca Ankara 13. İdare Mahkemesi'nin 23.02.2010 tarih ve E:2009/1259, K:2010/83 sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 22.04.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(Danıştay 13. D., T. 22.4.2015, E. 2010/2517, K. 2015/1586)