HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdari dava türlerinden birisi olan tam yargı davası ile idare hukuku alanında ihlâl edilen bir hakkın yerine getirilmesi ya da uğranılan zararın giderilmesi istenir. İdare kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup, idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hâllerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin sorumluluğunun doğmasına yol açmaktadır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem ve eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir. İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanamayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her hâlde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
Zarar kavramı, “bir kimsenin mal varlığında iradesi dışında ortaya çıkan azalma” şeklinde ifade edilmektedir. Genel olarak menfi zarar; sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder. Menfi zarar kavramına şunların gireceği kabul edilmektedir: Sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler: Harçlar, posta giderleri, noter ücreti gibi; Sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar; Sözleşmenin yerine getirilmesi dolayısıyla uğranılan zarar: Gönderilen şeyin yolda kaybolması gibi; sözleşmenin geçerliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zarar; Hükümsüz sayılan sözleşmeyle satın alınan şey, başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zarar; Dava masrafları. (Halûk Tandoğan, Türk Mes’uliyet Hukuku, 1961 yılı 1. Baskıdan Tıpkı Baskı, İstanbul, V. Kitapçılık, 2010, s.427-428). Buna karşılık sözleşmenin hiç veya gereği gibi uygulanmamasından doğan zarar ise müspet zarar kapsamında değerlendirilir (F. Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, İstanbul, Beta Yayınları, s.482). Müspet zarar kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 12/05/2010, E:2010/14-244, K:2010/260).
Bu kapsamda sözleşme pulu, karar pulu, teminat mektubu ve teminat mektubu için yapılan masraflar, KİK payı, banka referans mektubu masrafları, şartname dosya bedeli, itirazen şikâyet bedeli gibi masraflar menfi zarar, yoksun kalınan kâr ise müspet zarar olarak kabul edilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından dava dilekçesinde, uğranıldığı iddia olunan maddi zararların tazmini için 425.000,00-TL’nin işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi talep ettiği, Mahkeme’nin 25/12/2018 tarihli ara kararıyla dava konusu zararların kalem kalem açıklanmasının istenildiği, davacının 14/01/2019 tarihli ara kararı cevabında müteahhitlik yoksun kalınan kârı ile birlikte yapılan giderlerin listesine yer verilerek yapılan giderlerin tazminin istenildiği, bu kalemler içerisinde menfi zarar kalemlerinin bulunduğu ancak maddi tazminat isteminin reddine karar verilirken bu yönden herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığı görülmektedir.
İdare Mahkemesi’nin davacının maddi tazminat isteminin müteahhitlik kâr kaybı olarak nitelendirilen kısmı yönünden yaptığı hukuki değerlendirmede isabetsizlik bulunmamaktadır.
Maddi tazminat isteminin menfi zarar olarak nitelendirilen kısmı yönünden yapılan incelemede,
Davacının teklifinin değerlendirme dışı bırakılmasına yönelik işlemin hukuka aykırı olduğu, anılan işlemin hukuk aleminden kaldırılmasından önce ihale konusu işin yapıldığı, davacının teklifinin değerlendirmeye alınmasında hukukî menfaati kalmadığı, dolayısıyla davacının ihaleyi kazanma şansının idare tarafından elinden alındığı, bu hususun idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı anlaşıldığından, davacının ihalenin hukuka uygun şekilde sonuçlandırılacağına güvenerek yapmış olduğu masrafların (menfi zarar) idare tarafından tazmin edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Mahkemece, davacı tarafından ihalenin hukuka uygun şekilde sonuçlandırılacağına güvenerek yaptığı zorunlu gerçek harcamaların neler olduğu araştırılarak, belgeyle ispatlanması hâlinde bu harcamaların menfi zarar kapsamında kabulüne karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak eksik hüküm kurulmasında hukukî isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, davalı idare tarafından lehine nispî vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, yeniden yapılacak yargılama sonucu vekâlet ücreti yönünden de yeniden bir değerlendirme yapılacağı açıktır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
- Davacının temyiz isteminin kabulüne;
- Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
(Danıştay 13. Dairesinin 16.11.2022 tarih ve E. 2020/731, K. 2022/4242 nolu kararı)
Yorum Bırak