4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine göre yapılan ihaleler ile 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu hükümlerine göre imzalanan sözleşmeler kapsamında ortaya çıkan taraf uyuşmazlıklarının giderilmesi amacıyla hangi mahkemelerde davaların açılacağı tartışma konusudur.
Kısaca:
- Sözleşme imzalanması dahil, ihale sürecine ilişkin davalarda idari mahkemeler,
- Sözleşme sürecine ilişkin davalarda adli mahkemeler,
- Sözleşme sürecine ilişkin olmakla birlikte, idarenin tek taraflı işlemi mahiyetinde olan yasaklılık vb. işlemlerde idari mahkemeler,
- İhale sürecine ilişkin olmakla birlikte, idarenin davacı olduğu hallerde adli mahkemeler, görevlidir.
4734 sayılı Kanunda ihale “Bu Kanunda yazılı usul ve şartlarla mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin istekliler arasından seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve ihale yetkilisinin onayını müteakip sözleşmenin imzalanması ile tamamlanan işlemler” şeklinde ifade edilmekte, 4735 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde ise “Bu Kanun kapsamında yapılan kamu sözleşmelerinin tarafları, sözleşme hükümlerinin uygulanmasında eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir. İhale dokümanı ve sözleşme hükümlerinde bu prensibe aykırı maddelere yer verilemez. Kanunun yorum ve uygulanmasında bu prensip göz önünde bulundurulur” denilmektedir.
Bu hükümler çerçevesinde, mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinde taraflar arasında imzalanan sözleşmeler özel hukuk hükümlerini ilgilendirdiğinden, idarenin idari işlemi mahiyetinde olmadığından dolayı, açılacak davalar kural olarak adli mahkemelerde (Genel olarak asliye hukuk mahkemeleri.) görülecektir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 19.09.2007 tarih ve 2007/4603 E., 2007/5466 K. Sayılı Kararında “Kural olarak kamu kuruluşlarınca yapılan ihaleden sonra ancak sözleşme imzalanıncaya kadar çıkan uyuşmazlıkların çözüm yeri idari yargı, sözleşmenin imzalanmasından sonra adli yargı yeridir (Uyuşmazlık Mahkemisi’nin 03.02.1997 tarih 1997/4 Esas, 1997/3 Karar ve dairemizin 23.02.1998 gün ve 1998/243 Esas, 1998/640 Karar sayılı ilamı)” ifadelerine yer verilmiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesinin 16.05.2005 tarih ve 2005/16 E., 2005/36 K. Sayılı kararında, 4735 sayılı Yasa’ya göre düzenlenen inşaat yapım sözleşmelerinin özel hukuk hükümlerine tabi olmasından dolayı, bu sözleşmelerin feshinden doğan davaların adli yargı yerinde görülmesi gerektiği şu şekilde ele alınmaktadır.
“Dava, 4734 sayılı Yasa’ya göre ihale edilerek sözleşmeye bağlanan işin yüklenici tarafından sözleşme hükümlerine uygun olarak yerine getirilmediği ve süresinde bitirilmediği nedeniyle sözleşmenin feshinin iptali ve irat kaydedilen teminatların iadesi isteminden ibarettir.
4.1.2002 tarih ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 1. maddesinde, bu Kanun ile, kamu hukukuna tabi olan veya kamunun denetimi altında bulunan veyahut kamu kaynağı kullanan kamu kurum ve kuruluşlarının yapacakları ihalelerde uygulanacak esas ve usullerin belirlenmesinin amaçlandığı ifade edilmiş; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde de, “a) Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, özel idareler ve belediyeler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, birlikler, tüzel kişiler, b) Kamu iktisadi kuruluşları ile iktisadi devlet teşekküllerinden oluşan kamu iktisadi teşebbüsleri, c) Sosyal güvenlik kuruluşları, fonlar, özel kanunlarla kurulmuş ve kendilerine kamu görevi verilmiş tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar (mesleki kuruluşlar ve vakıf yüksek öğretim kurumları hariç) ile bağımsız bütçeli kuruluşlar, d) (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilenlerin doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları her çeşit kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketler.” olarak sayılan idarelerin kullanımında bulunan her türlü kaynaktan karşılanan mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalelerinin ve (d) bendinde belirtilen 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankaların yapım ihalelerinin, bu Kanun hükümlerine göre yürütüleceği hükme bağlanmıştır.
İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Ticaret A.Ş. “İZFAŞ” ın, çoğunluk hisselerinin İzmir Büyükşehir Belediyesine ait olması ve kamu kaynağı kullanması nedeniyle anılan 4734 sayılı Yasa hükümlerine tabi kuruluşlardan olduğunda kuşkuya yer yoktur.
5.1.2002 tarih ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun 2. maddesinde, bu Kanun’un, Kamu İhale Kanunu’na tabi kurum ve kuruluşlar tarafından söz konusu Kanun hükümlerine göre yapılan ihaleler sonucunda düzenlenen sözleşmeleri kapsadığına işaret edilmiş; 4. maddesinin üçüncü fıkrasında, bu Kanun kapsamında yapılan sözleşmelerin taraflarının, sözleşme hükümlerinin uygulanmasında eşit hak ve yükümlülüklere sahip oldukları; ihale dökümanı ve sözleşme hükümlerinde bu prensibe aykırı maddelere yer verilemeyeceği ve Kanunun yorum ve uygulanmasında da bu prensibin göz önünde bulundurulacağı hükme bağlanmış, aynı Kanun’un 36. maddesinde de, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Anılan Yasa hükümlerine göre, tarafların eşitliği esas alınarak düzenlenen sözleşmelerin özel hukuk hükümlerine tabi olacağı açıktır.
Olayda, 4734 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ihale sonucunda İZFAŞ ile yüklenici arasında “İZFAŞ Uluslararası İhtisas Fuarı İnşaatı Yapım İşi” için 4735 sayılı Yasa hükümlerine göre sözleşme düzenlendiği; yüklenicinin taahhüdünü sözleşme ve eki şartname hükümlerine uygun olarak yerine getirmediği ve işi süresinde bitiremediği nedeniyle İZFAŞ tarafından sözleşmenin feshedilmesi üzerine uyuşmazlığa konu edilen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu duruma göre, dava konusu edilen inşaat yapım sözleşmesinin bir özel hukuk sözleşmesi olması karşısında, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.”
Bu düzenleme ve kararlardan hareketle, sözleşmenin imzalanması da ihale kapsamında bulunduğundan dolayı, sözleşmenin imzalanması dâhil ihale sürecinde ortaya çıkan uyuşmazlıkların idari yargı yerinde, sözleşmenin imzalanmasından sonra ortaya çıkan uyuşmazlıkların ise adli yargı yerinde görülmesi gerektiğini ifade edebiliriz.
Ancak, burada özellikle davanın kim tarafından açıldığının da önemi bulunmaktadır. Sözleşme imzalanmadan önce idare aleyhine açılan davalarda yargı merci idare mahkemeleri, sözleşme imzalandıktan sonra idare aleyhine açılan davalarda da yargı merci adli mahkemeleridir. İdare aleyhine açılan davalarda durum bu şekilde olmakla birlikte, idare tarafından bizzat açılan davalarda durum biraz daha farklıdır. İdari işlem mahiyetinde olmayan hallerde, idarenin davacı olduğu durumlarda da yine yargı mercii adli mahkemeleridir. İdare mahkemesinin görev alanına idare tarafından açılan davalar girmediğinden dolayı, sözleşme imzalanmadan önceki işlemlerle ilgili idare eğer davacıysa, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.08.2008 tarih ve 2008/15-443 E., 2008/464 K. sayılı kararında da görüleceği üzere, yargı mercii adli makamlardır.
“Taraflar arasındaki "Tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 5.Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.05.2005 gün ve 2004/318-2005/250 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 21.12.2006 gün ve 2005/7137-2006/7531 sayılı ilamı ile;
(... Davacı belediye tarafından, "Estergon Kalesi ile Subay Evleri arasında yaptırılacak gondol işi" 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 51/p maddesi uyarınca kapalı zarf teklif usulüyle ihaleye çıkarılmış, ihale davalı şirket üzerinde kalmıştır. İhale üzerinde kalan davalı şirket bu iş için, Yapı Kredi Bankası A.Ş. Karum-Ankara Şubesine ait 115.000,00 YTL tutarlı geçici teminat mektubunu davacı idareye ibraz etmiştir. Davacının 20.09.2002 günlü ihtarına rağmen, yüklenici tarafından geçici teminat kesin teminata dönüştürülmemiş ve noter huzurunda sözleşme imzalamaya davalı yanaşmadığından ihalenin iptali yoluna gidilmiştir.
2886 sayılı Yasa'nın 53. maddesi uyarınca, bu kanun kapsamında yapılan tüm ihaleler sözleşmeye bağlanır ve bu sözleşme idare adına ita amiri tarafından imzalanır. Yine, sözü edilen Yasanın 57. maddesi uyarınca, sözleşmenin noterlikçe tescil edilmesi zorunludur.
Somut olayda, taraflarca noter huzurunda imzalanmış bir sözleşme mevcut değildir. İhale öncesi davalı şirketin diğer ihale evrakıyla birlikte, altını paraf ederek idareye vermiş olduğu sözleşme örneği usulen akdedilmiş bir sözleşme olarak kabul edilemez. Taraflar arasında sözleşme imzalanmadan uyuşmazlık çıkmış ve bu dava açılmıştır. Sözleşmenin imzalanmasından önce çıkan uyuşmazlıkların İdari Yargı yerinde çözümlenmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.03.2001 gün 257/285 sayılı ve Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 03.02.1997 gün 4/3 sayılı kararları). Mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddi yerine, davanın esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir...), gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Dava, davalının ihale şartnamesinde belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmediği iddiasına dayalı zararın ve geçici teminat bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Davacısı iş sahibi Belediye Başkanlığı, davalısı ise yüklenicidir.
Mahkemece toplanan deliller ve yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda; davalı şirketin şartlarını bildiği ihaleye gerekli belgeleri hazırlayıp katılmakla anılan işin hukuki ve fiili durumunu baştan beri bildiği halde noter önünde sözleşme imzasından kaçınarak ve kati teminat mektubunu sunmayarak sözleşmenin ( ihalenin ) feshine sebep olduğu, idarenin ihaleyi ve sözleşmeyi haklı feshettiği gerekçesiyle davacının fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 2.500,00 YTL tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine hükmedilmiştir.
Tarafların temyizi üzerine 15.Hukuk Dairesince "... Taraflarca noter huzurunda imzalanmış bir sözleşme mevcut değildir, ihale öncesi davalı şirketin diğer ihale evrakı ile birlikte altını paraf ederek idareye vermiş olduğu sözleşme örneği usulen akdedilmiş bir sözleşme olarak kabul edilemez. Taraflar arasında sözleşme imzalanmadan uyuşmazlık çıkmış ve bu dava açılmıştır. Sözleşmenin imzalanmasından önce çıkan uyuşmazlıkların idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir..." gerekçesiyle bozulmuş, davacının karar düzeltme istemi de reddedilmiştir.
Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında gerçekleşen ihalenin 2886 sayılı Kanunun 53. maddesi hükmüne uygun olarak sözleşmeye bağlanıp bağlanmadığı, bağlanmışsa aynı Kanunun 57. maddesi gereğince sözleşmenin usulünce tasdik ve tescil edilip edilmediği ve bu cümleden olarak; sözleşmenin imzalanmasından önce ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözüm merciinin adli yargı yeri mi idari yargı yeri mi olduğu noktasındadır.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kapsam ve Nitelik" başlıklı 1. maddesinde;
"1- Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usullere tabidir.
2- Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır." Denilmekte;
"İdari Dava Türleri Ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinde ise; "1. ( Değişik bent: 10/06/1994 - 4001/1 md. ) İdari dava türleri şunlardır:
a- (İptal: Anayasa Mahkemesi'nin 21/09/1995 tarih ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden düzenleme: 08/06/2000 - 4577/5. md ) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b- İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
c- (Değişik bent: 18/12/1999 - 4492/6 md. ) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar..." hükmüne yer verilmektedir.
Bu hükümlerden de anlaşıldığı üzere, idari yargının görev alanına giren dava türleri arasında idarenin bizzat kendisi tarafından özel ya da tüzel kişilere karşı açılan davalar bulunmamaktadır.
Eldeki dava, idare tarafından sözleşmeye dayanılarak yüklenici şirket aleyhine açılmış ve uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davanın bu niteliği, davacının idare olması karşısında idari yargı yeri değil, adli yargı yerinin görevli olduğunda duraksama bulunmamaktadır.
Yerel mahkemenin davaya bakmakla görevli olduğunu kabulle işin esasına girmesi usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmemiştir.
Bu hususlara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.”
Yorum Bırak